Son zamanlar da artan teknolojik gelişmelerle birlikte sosyal medya veya farklı dijital platformlar üzerinde insanlar para kazanmaya başlamıştır. Bu gibi çoğu platformun mail adresiyle bağlantılı olması gerekmektedir. İnsanların bu platformlar da para kazanmasının artmasıyla platformlardaki adreslerin mal varlığı kapsamına girip girmediği merak edilmektedir. Fakat kanunlarımızda ve uluslararası alanda bu konuda hukuki düzenleme bulunmamaktadır. Yakın zamanda Yargıtay’a taşınmış olan olay benzer durumu yaşayan kişilere emsal niteliğindedir.

Karara söz konusu somut olayımızda kadın eşini bir trafik kazası sonucunda kaybetmiştir. Mirasçı olarak kendisi ve çocuğunun kaldığını belirtmiştir. Vefat eden eşinin hayattayken kullandığı GSM hattını Apple marka telefonla kullandığını, eşinin ölmesi üzerine GSM hattının kapatıldığı görülmektedir.

Apple marka telefonlarda İCloud isimli bulut bilişim sistemi kullanılmaktadır. Cep telefonda mevcut olan mesajlar, notlar, fotoğraflar, videolar, ses kayıtları ve mailler gibi tüm veriler bu sistem üzerine kayıt edilmektedir. Bu sisteme ise yalnızca Apple kimliği ve şifresiyle erişim sağlanmaktadır. Vefat eden kişinin karısı GSM hattının kapanmasıyla birlikte bu hesaba erişememektedir. Hesaba erişim sağlayabilmesi için tek seçenek olan Apple kimliği ve şifresini bilmesi gerekmektedir. Şifreyi bilmediği için vekiliyle birlikte mahkemeye başvurmuştur. Müvekkilinin bu İCloud hesabına bağlı olan ve bu hesap vasıtası ile kontrol edilen terekeye konu olabilecek mal varlığının olduğunu bildiğini, hesapta e-ticaret sitesi hesabının, hediye çeklerinin ve kuponların olduğunun bilindiğini, cep telefonunda yer alan müvekkil ve oğlu ile birlikte çekilmiş yüzlerce fotoğraf ve videonun bulunduğunu, müvekkilinin yukarıda anlatılan taleplerinin karşılanması amacıyla A. T. ve Sat. Ltd. Şti. ile iletişime geçtiğini ancak firma tarafından müvekkiline mahkeme kararı sonrasında erişim izni sağlanacağı bilgisinin verildiğini, ilgili şirketin müvekkiline müteveffa eşinin mail hesabına bağlı İcloud hesabına erişim izni vermek için;

– Müteveffanın A. kimliği ile ilişkili hesapların sahibi olduğuna,

– Müvekkilin, müteveffanın mirasçısı olduğuna,

– Müvekkilinin müteveffanın temsilcisi olduğuna ve mahkemece verilecek yetkilerinin. Elektronik Haberleşmenin Gizliliği Kanunu’nda kullanıldığı şekliyle ‘’yasal rıza” teşkil ettiğine,

– Müvekkilin müteveffaya ait A. hesaplarından kişisel tanımlama bilgi ve verileri içerecek şekilde kişisel verilerin alınabileceği hususunda mahkeme kararı istediğini, bildirerek mahkemece murisin terekesinin tespitine. Apple İCloud kimliğinin terekenin aktifinde kabul edilerek erişim sağlanması için ilgili şirketin taleplerinde bildirdiği hususlarda karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme tarafından talep edilen bilgilerin Türk Medeni Kanunu madde 589 hükmünde; “Miras bırakanın yerleşim yeri sulh hakimi, istem üzerine veya re’sen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır.” belirtildiği üzere tereke tespitinde murisin mal ve haklarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bunun üzerine vefat eden kişiye ait cep telefonunda bulunan İCloud hesabına erişilmesi sağlandığı takdirde vefat eden kişinin özel hayatının ihlal edileceği belirtilmiştir. Mahkeme İCloud hesabına erişilmeden telefonda kayıtlı olan fotoğraflara erişilebileceğini ve davacının talep ettiği bilgilerin tereke tespitine konu edilemeyeceği gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiştir. Davacının vekili mahkeme kararını istinafa taşımıştır.

Talep eden vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkemenin gerekçesinin eksik ve yanlış olduğunu, İCloud hesabına ve dolayısıyla yukarıda sayılan maddi ve manevi varlıklara mahkeme kararı olmadan erişilmesinin mümkün olmayacağını belirtmiştir. Özel hayatın gizliliği hakkı gerçek kişilerin maddi ve manevi gelişimini koruyan bir haktır. Bu nedenle ölmüş kişilere yönelik eylemler özel hayatlarının gizliliğine aykırılık oluşturmamaktadır. Kişinin vefat etmesiyle kişiliği sona ermiştir. Dolayısıyla yerel mahkemenin “özel hayatın gizliliğini ihlal” tespitinin hukuktan yoksun olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Mahkemeden aslında terekenin tespiti talep edilmiştir. Terekenin tespitine ilişkin Türk Medeni Kanunu’nun 589-682 maddeleri arasında düzenlenen ve emsal niteliğinde Yargıtay kararı gerekçe gösterilerek istinafa başvurulmuştur. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 11/06/2019 tarih ve 2016/6394 Esas, 2019/5096 Karar sayılı ilamında terekenin tespitine ve korunmasına ilişkin yasanın bu düzenlemelerini yorumlamıştır.

İlgili ilam şu şekildedir:

“Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 589. ve devamı maddelerinde yer olan “koruma önlemi” olarak ölüm tarihi itibariyle terekeyi oluşturan unsurları belirlemek, böylece olası ihtilaflarda başvuru kaynağı oluşturmak, bu sayede terekenin içeriği ile ilgili ölüm anındaki durumu öğrenme imkanını elde etmeye yönelik olarak terekede bulunan mal ve hakların tespitine ilişkindir.

Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işlemi, kural olarak bir süreye bağlı olmayıp, bu önlemin alınması olanaksız veya yararsız hale gelmedikçe tereke paylaşılmadığı sürece islenebilir. Çünkü, koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır.

Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek: diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmektir böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir.

Bu itibarla mahkemece, resmi kurululardan murisin taşınır ve taşınmaz tüm malvarlığına ilişkin bilgi istenmek, tereke mallarını zilyetliğinde bulunduran veya murise borcu olan mirasçıların murisin malı durumu ile ilgili bilgi vermekle yükümlü oldukları hatırlatılarak bu hususta mirasçılardan bilgi alınmak suretiyle “Türk Medeni Kanunu’nun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 33’üncü maddesi gereğince: ölüm anı itibarıyla terekedeki (taşınır veya taşınmaz) mal ve hakların tespit edilip hükümde gösterilmesi gerekir.

Somut olayda ise mirasçılar tarafından miras bırakanın yurtdışındaki bankalarda hesaplarının olduğunun bildirilmesine karşın bu husus hiç araştırılmamış, miras bırakanın şirketlerinin malvarlıkları araştırılmamış, ayrıca miras bırakanın UYAP’tan taşınmazlarının sorgulanmasında mahkemece tespit edilenler dışında B. İli Y. ilçesi ….. parsel … ada … parsel. …. ada … parsel ve İ. İlçesi … ada … parsel sayılı taşınmazları bulunduğu, bunlardan …. parsel dışındakilerin 3402 sayılı Kanun gereği yenileme kadastrosu de oluşturulduğu anlaşılmıştır. Bu durumda yenileme kadastrosu ile oluşan parsellerin mahkemece tespit edilen taşınmazlar ile ilgisinin tespiti ve …. parselin de tapu kayıtlarının getirtilmesi ile terekenin tam olarak belirlenmesi gerekmektedir.

Yazılı şekilde hükümde terekenin tespitine ilişkin bir hüküm kurulmamış olması ve terekenin tespitine ilişkin yetersiz araştırma ile yetinilmesi doğru görülmemiş, hu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.”

Somut olayda istinafa gösterilen gerekçeler ve emsal Yargıtay kararı bağlamında mahkemenin hiçbir araştırma yapmadan terekenin tespiti talebini reddetmesinin hatalı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte talep eden kişinin Apple İCloud kimliğinin terekenin aktifinde olduğu tespitini talep etmesi özel bir durum niteliğindedir.

Gün geçtikçe teknoloji daha çok gelişmektedir. Bununla birlikte yeni kavramlar ve bir takım hukuki sorunlar karşımıza çıkmaktadır. Bu gelişim başlıca mülkiyet kavramının değişmesine neden olmaktadır. Mülkiyet kavramı menkul-gayrimenkul ve bir kısım sınırlı ayni haklar etrafında şekillenirken son dönemde fikri mülkiyet kavramının gelişimiyle ilgili otoriteler tarafından “Fikir ve Sanat Eserleri” mülkiyet hukuku çerçevesinde koruma altına alınmış, bu yönde bir kısım yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Fakat günümüzde son derece dijitale bağlı bir hayat şekline istinaden hala dijital mal varlığını içeren dijital mülkiyet üzerine bir düzenleme yapılmadığı görülmektedir. Geçmişte sosyal medya hesapları, e-posta adresleri gibi platformlar sadece kişisel kullanım alanı olarak maddi bir değer taşımamaktaydı. Fakat son zamanlarda bu platformlar aracılığıyla yapılan reklam ve benzeri faktörlerle maddi bir kazanç elde edilmeye başlanmıştır. Bununla birlikte sosyal medya hesaplarının ve dijital para cüzdanlarının bağlı olduğu e posta hesaplarının da artık kişisel kullanımı aşıp ticari değeri olan dijital mal varlığı kapsamına girmeye başladığı anlaşılmaktadır.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte özellikle son bir yıldır pandeminin de etkisiyle internetin ve sosyal medyanın kullanım alanı ve kullanım oranı artış göstermiştir.Bununla birlikte hepimizin bildiği gibi sosyal medya platformları aracılığıyla maddi kazanç elde eden kişilerde artmıştır. Bunlar “Youtuber, Influencer” gibi isimlerle karşımıza çıkmaktadır. Influencer kelimesinin etkileyici pazarlama anlamından da anlaşıldığı üzere Instagram ve Facebook aracılığıyla çok takipçisi olan kişiler reklam yaparak maddi kazanç elde etmeleri olağan bir durum haline gelmiştir.

Tüm bu gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan dijital mal varlığı veya dijital miras kavramları ise ülkemiz de ve uluslararası hukuk sistemleri içerisinde çok yaygın bir kullanıma sahip olmadığı görülmektedir.Türk kanunlarında bu konuda yasal düzenlemeler de henüz mevcut değildir. Bununla birlikte bu konunun Türk hukuk öğretisinde de uygulamada bir sorun olarak ortaya çıkmamasından kaynaklı olarak yeterli derecede incelenmediği görülmektedir.

Dijital malvarlığı kavramı, videolar, fotoğraflar, e-postalar, kişisel sosyal medya hesapları gibi elektronik olarak depolanan ve yalnızca dijital formda bulunan diğer varlıklar anlamına gelmektedir. Ancak dijital dünyanın sürekli değişmesine bağlı olarak dijital malvarlığının nelerden oluştuğu net olarak belirlenememektedir.Dijital miras ise bu tür soyut malvarlığı değerlerinin mirasçılara intikal etmesi, mirasa konu olmasıdır.

Mirasta intikal prensiplerinin kanunda şekil bulmuş hali olan Türk Medeni Kanunu’nun madde 599/2 hükmünde; “Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar” denilmektedir.

Günümüzde dijital mal varlığının yadsınamaz ve göz ardı edilemez bir gerçeklik olduğu, kripto para adı verilen ve uluslararası ödemelerde dahi kullanılmaya başlanmış dijital sistemlerin var olduğu, yine astronomik reklam gelirleri sağlayan sosyal medya hesaplarının gün geçtikçe arttığı, aynı şekilde Youtube ve benzeri dijital platformlarda salt reklam geliri ve hatta ücretli üyelik sistemi ile hizmet veren kanallar oluşturulduğu bir ortamda dijital mal varlığı ve dijital miras ile ilgili olarak yasal bir düzenleme bulunmadığı, bu konuda yasal bir boşluk bulunduğu değerlendirilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun1. maddesi; “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.

Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.” düzenlemesini içermektedir.

Somut olayımız için murisin e posta hesabı ve buna bağlı olarak kullanılan sosyal medya hesapları, dijital cüzdan hesapları vb. maddi değer ifade eden ve Türk Medeni Kanunu’nun 599. maddesi kapsamında terekesine dahil olup mirasçılarına intikali gereken dijital mal varlığının da tespitinin gerekeceği kanaatine varılmıştır.

Dosya özelinde bakıldığında, talep eden özellikle “………@gmail.com” hesabının murise ait olduğunun, yani müteveffanın Apple kimliği ile ilişkili hesapların sahibi olduğunun ve müvekkilinin müteveffanın temsilcisi olduğunun ve mahkemece verilecek yetkilerinin, Elektronik Haberleşmenin Gizliliği Kanunu’nda kullanıldığı şekliyle “yasal rıza” teşkil ettiğinin tespitini istemektedir.

……..@gmail.com hesabının müteveffaya ait olup olmadığı hususu teknik bir konu olup mahkemece ancak bilirkişi raporu alınarak tespit edilebilecektir. Bunun tespitinden sonra ise talep edenin ilgilinin temsilcisi olduğu ve bu bilgilerin verilmesinin Elektronik Haberleşmenin Gizliliği Kanunu’na aykırılık teşkil edip etmeyeceği hususu hukuki bir değerlendirme gerekmektedir.

Bunların sonucunda, mahkeme tarafından tespit talebi gereğince murisin ölüm tarihi itibariyle tüm aktif ve pasif mal varlığının tespiti ve bu minvalde dijital mal varlığının terekesine dahil olması gerektiği nazara alınarak dijital terekesinin de tespiti yapılıp araştırma ve inceleme sonucunda bir karar verilmesi gerekirken, hayatını kaybeden kişinin e posta hesabı özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirilerek talebin reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu görülmüştür.

İzah olunan gerekçeler karşısında talep eden vekilinin istinaf talebinin kabulü ile Denizli 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 09.07.2020 ve 2020/**** Tereke Esas 2020/**** Tereke Karar sayılı kararının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a maddesi gereğincekaldırılması gerektiğine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 13/11/2020 tarih ve 2020/1149 Esas, 2020/905 Karar sayılı ilamında belirtilmiştir.

Dijital malvarlığı bu kadar hayatımıza girmişken kanunlarımızda düzenlenmesi gerekliliği ciddi önem arz etmektedir. Bu düzenlemeler yapılmadığı sürece örnek somut olayımızda da görüldüğü üzere insanlar mağdur olacaktır. Bu karar benzer durumları yaşamış veya yaşayacak olan kişilere umut ışığı niteliğindedir.

Av. Begüm GÜREL (LL.M) & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Şeyma ÜSTÜNDAĞ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
You need to agree with the terms to proceed

Menü