I. GİRİŞ

Ülkemizde, 28 Temmuz günü başlayan orman yangınları silsilesinde, 54 ilimizde, toplam 299 orman yangını cereyan etmiş; Tarım ve Orman Bakanı Sayın Pakdemirli, orman yangınlarının 16’ncı günü olan 12 Ağustos tarihinde, tüm yangınların kontrol altına alındığını açıklamıştır[1]. Bununla birlikte, ne yazık ki, bazı noktalarda ara ara orman yangınları görülmektedir. Öyle ki geçtiğimiz haftalarda, Çanakkale, Heybeliada, Bodrum gibi noktalarda çıkan orman yangınları herkesi endişelendirmiştir.

Ülkemizin son 1,5 aydır öncelikli gündeminden birini oluşturan orman yangınlarının kontrol altına alınması ile birlikte, yangının sebep olduğu zarar gözle görülür hale gelmiştir. Zira yangın bölgesinde, can kayıplarının yaşattığı acı bir yana, birçok evin, ahırın, taşınır malın vs. zayi olması afetzedelere büyük güçlük yaşatmıştır. Yangın sonrası hasar tespit çalışmaları sürerken, bazı bölgeler için zarar bilançosu paylaşılmıştır. Buna göre, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Kurum, Antalya Manavgat’ta 2.725 binada, 974 konut, 40 ticarethane, 278 ahır ve 485 diğer hane olmak üzere toplam 1777 bağımsız birimin, Muğla Marmaris’te ise 109 binanın ağır hasarlı olduğunu açıklamıştır[2]. Mersin’deki orman yangınlarının zararı ise 27 milyon 509 bin TL olarak hesaplanmıştır[3].

Ülke genelinde pek çok kişi, orman yangınları sonucunda meydana gelen zararların etkisini ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Bu doğrultuda, yangından etkilenen bölgeler için yardım kampanyaları düzenlenmiş, bölgeye insani yardım ekipleri yönlendirilmiş ve ileriye yönelik olarak maddi kayıpların yerinin doldurulması için planlamalar yapılmaya başlanmıştır. Bu noktada, orman yangınlarının sigorta kapsamına dahil olup olmadığı hususu da, orman yangınlarından etkilenen vatandaşlar tarafından merak edilir olmuştur.

Orman yangınları neticesinde, gündeme gelen konulara ilişkin yazı dizisi kaleme almaya başlamıştık. Bu kapsamda, ilk yazımızda, orman alanlarının turizm amaçlı yatırımlara tahsisi konusunu Anayasal ilkeler ve Anayasa Mahkemesi kararları ışığında değerlendirmiş; ikinci yazımızda ise orman yangınları neticesinde meydana gelen zararlardan idarenin sorumluluğu hususuna değinmiştik. Bu doğrultuda, son yazımızda ise, orman yangınlarının sigorta kapsamında olup olmayacağı konusunu ele alacağız.

II. SİGORTA TEMİNATININ KAPSAMI VE ORMAN YANGINLARI

1. Genel Bakış

Hayatın içerisinde, doğa yahut insan kaynaklı olarak her an beklenmedik olaylar meydana gelebilmektedir. Bu olaylar, kimi zaman telafisi güç zararlara sebebiyet vermekte ve dolayısıyla zarara uğrayan kimseyi sıkıntıya düşürmektedir. Bu nedenle, beklenmedik zararların daha kolay bir biçimde telafi edilebilmesi maksadı ile sigortacılık düzenlemesi öngörülmüştür. Buna göre, sigorta, “belirli bir zaman diliminde, aynı rizikoya uğrama ihtimali bulunan kişiler topluluğundan alınan katkı payları ile ortaya çıkabilecek zararın karşılanması esasına dayalı hukuki bir sistemdir”[4] .

Sigorta çeşitli özelliklere göre birtakım türlere ayrılmıştır. Buna göre; sosyal-özel sigortalar, mal-sorumluluk-can sigortaları ve zarar-meblağ sigortaları olarak ayrıma tabi tutulmaktadır. Sosyal sigorta, Devlet eliyle yürütülen kanuni bir sigorta olup kişilerin sağlık hizmetinden yararlanmasını sağlayan sigorta türüdür. Sosyal sigorta kapsamından, belirli bir hukuki statüye bağlı olarak çalışan (işçi, memur vs.) kişiler yararlanmaktadır. Özel sigorta ise irade serbestisi ilkesine bağlı olarak tarafların sigorta yapmak hususunda anlaşmaları sonucunda kurulan bir sigorta türüdür. Özel sigortada taraf iradelerinin üstün tutulmasına karşılık, kamu yararının gerektirdiği bazı durumlarda sigorta yaptırmak zorunluluğu getirilmiştir. Bu doğrultuda, trafik sigortası, deprem sigortası, ferdi koltuk sigortası zorunlu özel sigortalar arasında sayılabilmektedir.

Özel sigorta kendi içerisinde mal, sorumluluk ve can sigortası olarak ayrıma tabi tutulmuştur. Mal sigortası, bir kimsenin malvarlığında meydana gelebilecek muhtemel zararlara karşılık o kimsenin malvarlığı üzerindeki menfaatini korumaktadır. Diğer bir deyişle, mal sigortasının konusunu malın kendisi değil, mal üzerindeki menfaat oluşturmaktadır. Bir kimsenin diğer bir kişiye zarar vermesi halinde ortaya çıkacak sorumluluğunu teminat altına alan sigorta türü ise sorumluluk sigortasıdır. Buna göre, sorumluluk sigortası malvarlığının pasifinin artmasını engellemektedir. Can sigortası ise, insan hayatı ve sağlığı gibi şahsi değerlere yönelik olarak meydana gelebilecek zararlara karşı yapılan güvencedir. Zarar ve meblağ sigortaları ayırımı, sigortacının sorumluluğunu ne şekilde yerine getirebileceğine ilişkin olarak ortaya çıkan bir ayrımdır. Bu kapsamda, zarar sigortası, sigorta teminatının parasal değeri belirli olmaksızın ortaya çıkan zararın giderilmesini ifade etmektedir. Meblağ sigortasında ise sigortacının zararı gidermek yükümlülüğü sözleşmede belirlenen bir miktar ile sınırlandırılmış olmaktadır. Meblağ sigortası, nitelik itibarıyla hayat sigortalarında rastlanılan bir türdür; zira hayat sigortasında, ölen kimsenin yakınlarının manevi menfaati teminat altına alınmaktadır.

Sigorta türlerine ilişkin kısa açıklamanın ardından sigorta sözleşmesi kapsamında tarafların hak ve borçlarına değinmek faydalı olacaktır. Türk Ticaret Kanunu’nun 1401’inci maddesine göre; “Sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir…”.

Sigorta sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre kurulmaktadır. Bu cümleden hareketle, sigorta ettiren ile sigortacının birbirine uygun karşılıklı irade beyanları ile sigorta sözleşmesi kurulmaktadır (TBK m. 1). Ayrıca, sigorta sözleşmesinin kurulması bakımından herhangi bir şekil şartı öngörülmemiştir; ancak sigortacıya sözleşmenin kurulmasının ardından sigorta poliçesi düzenlemek ve sigorta ettirene teslim etmek yükümlülüğü yüklenmiştir. Sigorta sözleşmesinin tarafları, sigorta ettiren ve sigortacıdır. Sigorta ettiren, belirli bir prim ödeme karşılığında kendisinin yahut bir üçüncü kişinin menfaatini sigorta koruması altına almakta olup sigortacı ise sigorta ettirenin uğrayabileceği rizikoya karşı prim karşılığında güvence vermektedir.

Sigortacının yükümlülükleri TTK’nin 1421 ila 1428’inci maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna göre, sigortacının asli borcu rizikoyu taşımak, diğer bir ifadesi ile, sigorta güvencesi sağlamaktır. Öte yandan, sigortacı, rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta sözleşmesinde belirlenen sigorta bedelini ödemek, zararı gidermek sorumluluğuna sahiptir. Bunların yanı sıra, sigortacının, sigorta ettireni aydınlatmak, sigorta poliçesi vermek ve giderleri ödemek yükümlülükleri bulunmaktadır. Buna karşılık, sigorta ettirenin asli borcunu, sigorta primlerini ödemek oluşturmaktadır (TTK m. 1431). Ayrıca, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasında, sözleşme süresince ve riziko gerçekleştiğinde gerekli durumları sigortacıya beyan etmek; bilgi vermek ve araştırma yapılmasına izin vermek ve zararı önlemek, azaltmak ve sigortacının rücu haklarını korumak ile yükümlü kılınmıştır. Sigorta ettirenin kusurlu olarak yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde, sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren 1 ay içinde sözleşmeyi feshetmek hak ve imkanına sahip bulunmaktadır (TTK m. 1449).

Ayrıca, sigorta ettirenin, rizikonun ortaya çıkmasındaki kusuru da sigortacının yükümlülüğünü etkilemektedir. Bu noktada, sigortacı, sigorta ettirenin kastı sonucunda meydana gelen zararı tazmin etmek sorumluluğuna sahip değildir. Ancak sigorta ettirenin ihmali sebebiyle rizikonun ortaya çıkması halinde, sigortacının sigorta bedeli yahut tazminat ödemek yükümlülüğü bulunmaktadır, meğerki aksi sözleşmede kararlaştırılsın.

Sigorta teminatının kapsamı, TTK’nin 1409’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Mezkur hükme göre; “(1)Sigortacı, sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumludur. (2)Sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir.” Bu doğrultuda, sigortanın kapsamı sigorta sözleşmesinde belirlenmektedir. Sözleşmede rizikonun kapsamı açıkça gösterilmeli ve sınırlarının belirlenmesi gerekmektedir; aksi durumda sözleşme geçersiz olmaktadır[5]. Bununla birlikte Sigortacılık Kanunu’nun 11’inci maddesinin 4’üncü fıkra hükmü mucibince; “Sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat kapsamında sayılır.” Dolayısıyla, sigortanın kapsamı dışında tutulan rizikonun açıkça sözleşmede gösterilmesi gerekmektedir, zira anılan hüküm uyarınca, belirtilemeyen riziko sigorta kapsamına dahil sayılmaktadır.

2. Orman Yangınları Sigorta Teminatına Dahil Midir?

Orman yangınları neticesinde birçok ev, araba, işyeri, çiftlik ve tarım alanı zarar görmüş durumdadır. Bahse konu malların sigortalı olması halinde, sigortacının orman yangınları sonucunda meydana gelen zararı gidermek yükümlülüğü sigorta türüne ve sigorta sözleşmesinde belirlenen kapsama göre tayin edilecektir. Bu noktada, konunun, konut poliçesi, kara taşıtları sigortası, işyeri paket sigortası ve tarım sigortası açısından ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir. Bahse konu sigortalar, özel sigorta türü olup tarafların anlaşması ile kurulan sigorta sözleşmeleridir. Bununla birlikte, bu sigortalar sigorta ettiren kişilerin malvarlığı menfaatine karşı güvence sağlamaları sebebiyle mal sigortası olarak nitelendirilmektedir.

Konut sigortası, evi ve içerisinde bulunan eşyaları herhangi bir tehlike sonucunda meydana çıkabilecek zararlara karşı teminat altına almaktadır. Konut sigortası kapsamı ise, poliçede seçilen teminatlara göre belirlenmekte olup yangın rizikosu genel itibarıyla konut paket sigortası kapsamına dahil edilmektedir. Bu doğrultuda, konut paket sigortası bulunan ve evi orman yangınları neticesinde zarar gören kimseler sigortacıya başvurabileceklerdir. Diğer taraftan, Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından düzenlenen zorunlu deprem sigortası, deprem sonucu ortaya çıkan zarara karşı güvence verdiğinden orman yangınları neticesinde meydana gelen zararları kapsamamaktadır.

Kara taşıtları sigortası (KASKO), bir aracın olası zararlara karşı güvence altına alınması amacı ile yapılan sigorta sözleşmesidir. KASKO teminatının kapsamı, çarpma-çarpılma, aracın yanması, bir trafik kazası sonrası yaşanabilecek yangın ve infilaktan doğan maddi zararlar, aracın çalınması veya çalınmaya teşebbüsü neticesinde meydana gelen zararlardan oluşmaktadır. Aracın yanması KASKO kapsamında bulunduğundan, orman yangınları sebebiyle aracın yanması halinde de sigortacı zararı tazmin ile yükümlü tutulacaktır. Öte taraftan, zorunlu trafik sigortasına sahip olan kişiler, orman yangınları sebebiyle aracın zarar görmesinden hareketle sigortacıya başvuramayacaktır; zira zorunlu trafik sigortası, trafik kazası sonucu meydana gelen rizikoları kapsamaktadır.

İşyeri paket sigortası ise işyeri binasını ve teçhizatını, yangın, su baskını, hırsızlık gibi hasarlara karşı güvence altına almaktadır. Bu kapsamda, orman yangınlarının işyerlerine zarar vermesi sonucunda, sigorta ettiren kişiler, zararın giderilmesi için sigortacıya başvurmak hakkına sahip bulunmaktadır. Bunun dışında, sözleşme kapsamında ek teminat alınmadı ise işyerinin çalışmamasından kaynaklı olarak kar kaybını sigortacının tazmin etmek yükümlülüğünden söz edilemeyecektir.

5363 Sayılı Tarım Sigortaları Kanunu ile kurulan, Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM), “Kanun kapsamındaki risklerin teminat altına alınması, standart sigorta poliçelerinin belirlenmesi, hasar organizasyonları, aktüerya çalışmaları, tazminat ödemelerinin yapılması, reasürans teminatının sağlanması, tarım sigortalarının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve izlenmesi ile diğer teknik hizmetlerin yürütülmesi amacıyla kurulmuştur “(Tarım Sigortaları Kanunu m. 4). Mezkur Kanunun 12’nci maddesi uyarınca; “Kapsama alınacak bitkiler, bitkisel ürünler ve seralar, tarımsal yapılar, tarım alet ve makineleri ile çiftlik hayvanları için kuraklık, dolu, don, sel, taban suyu baskını, fırtına, hortum, deprem, heyelan, yangın, kaza ve zararlılar ile hayvan hastalıklarının neden olacağı zararlar ve/veya tarım sektörü bakımından önemli görülecek diğer risklere ilişkin teminatlar Cumhurbaşkanınca belirlenir.” Bu hükümden hareketle, orman yangınlarının TARSİM kapsamında olduğu açıktır. Dolayısıyla, orman yangınları neticesinde, tarım arazisi, büyükbaş-küçükbaş hayvanı, serası vb. zarar gören kişiler, zararın tazmini maksadı ile TARSİM’e başvurabilecektir.

III. SONUÇ

Sigorta, hayatın akışı içerisinde olası zararlara karşı güvence sağlayan bir hukuki sistemdir. Sigorta ettiren ile sigortacı arasında kurulan sözleşme ile, sigorta ettiren belirli bir prim karşılığında olası zararlara karşı sigorta teminatından yararlanmakta iken sigortacı zarar gerçekleştiğinde sözleşmede belirlenen sigorta bedelini ödemek borcu altına girmektedir. Sigorta kapsamı genel itibarıyla sözleşme ile belirlenmektedir; zira sigorta teminatına dahil olan ve olmayan rizikoların açıkça sözleşmede belirtilmesi gerekmektedir. Nitekim sigorta teminatına dahil olmayan rizikolar sözleşmede belirlenmediği sürece teminat kapsamında değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, yangın, konut sigorta poliçesi, KASKO, işyeri paket sigortası ve tarım sigortası teminatı kapsamında tutulmaktadır. Dolayısıyla, orman yangınları sebebiyle, evi, eşyaları, arabası, işyeri, tarım arazisi, küçükbaş-büyükbaş hayvanı zarar gören kimseler, şayet bu malvarlıklarını sigorta ettirmişler ise zararın tazmini için sigortacıya başvurabileceklerdir.

Av. Begüm GÜREL & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Rumeysa TURAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
You need to agree with the terms to proceed

Menü