Evlilik birliği devam ederken ve boşanma süreçlerinde eşlerin kişisel eşyaları konusunda uyuşmazlık yaşamaları ve ortak bir karara varamamaları durumunda kişisel eşyalarının iadesi talebi gündeme gelmektedir. Kişisel eşyanın iadesi; müşterek konuttan ayrılan eşin alamadığı eşyalarını almak istemesi demektir. Bu durumda kişisel eşyaların alınması taraflar arasında anlaşarak sağlanamadığında kanun yoluna başvurulmaktadır. Nitekim boşanma sürecinde kişisel eşyaların aile konutunda kalması durumunda eşler birbiriyle görüşmek istemediğinde ya da eşlerden birinin zorluk çıkarması nedeniyle kişisel eşyaların alınması probleme yol açmaktadır. Bu kapsamda Aile Mahkemesine bir dilekçe yazılarak söz konusu kişisel eşyaların iadesi talep edilebilmektedir. Söz konusu talep edilecek kişisel eşyalar ise, kişiye özgülenen ve kişinin kendi kullanımına ait ürünler olmaktadır. Yani kısaca kişinin kıyafetleri, makyaj ürünleri, kozmetik ürünleri, iç giyim, ayakkabı ve aksesuar takıları gibi eşyalarıdır. Bununla birlikte her ne kadar Türk Medeni Kanun 220. maddesi uyarınca ziynet eşyaları da kişisel eşya niteliğinde sayılsa da altın bilezik ve benzeri eşyalar boşanma davasının fer’i niteliğinde olmayıp ayrı bir dava yani mal rejiminin tasfiyesi davasına konu edilmektedir. Dolayısıyla kişisel eşyalar mal rejiminin tasfiyesinde dışında tutularak hangi eşe ait ise tamamen ona ait olmaktadır.

Söz konusu boşanma sürecinde olan tarafın aile mahkemesi hakimliğinden kişisel eşyalarının iadesini talep etmesi halinde ve bu talebi hakimlik tarafından uygun bulunduğu takdirde kolluk kuvvetleri eşliğinde konuta gidilerek kişisel eşyalarını alabilecektir. Nitekim aile mahkemesi tarafından kabul edilen talebe istinaden öncelikle kolluk kuvvetlerine yazı yazılarak akabinde kolluk kuvvetleri ile birlikte kişisel eşyalar alınmaya gidilir. Bununla birlikte kişisel eşyaların konuta gidilerek alındığına dair kolluk kuvvetleri tarafından tutanak tutulur ve tutulan bu tutanak aile mahkemesine sunulur. Böylece boşanma sürecinde olup, kişisel eşyasının iadesi talebinde bulunan tarafın talebi mahkemenin uygun gördüğü kararı ile yerine getirilmiş olacaktır. Ayrıca tarafların arasında boşanma davası bulunmasa dahi sadece kişisel eşyaların iadesi için de dava açma hakları bulunmaktadır. Bu durumda dilekçede iadesi istenen kişisel eşyalar anlaşılır olarak gösterilmeli ve dilekçe açık bir şekilde oluşturulmalıdır.

Öte yandan dilekçede eşyaların iadesi istenmekle birlikte şayet bu mümkün değilse eşyaların maddi değerinin de istenebilmesi söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda kişisel eşyaların iadesi davası, kesin olmamakla birlikte çok uzun sürmemektedir. Dolayısıyla kişisel eşyaların içeriği ve talep konusu davanın süresi bakımından oldukça önemli olup, bu konuda süre her dava için farklılık göstermektedir. Ayrıca Kişisel eşyaların iade edilmesi konusunda açılan davalar zamanaşımına tabi değildir. Netice itibariyle, eşlerden her biri, diğerinin elinde bulunan kişisel malının iadesini her zaman talep edebilir. Bunun için boşanmanın gerçekleşmesi gerekmemekle birlikte evlilik devam ederken de kişisel mal niteliğindeki eşya ya da malvarlığı değerlerinin iadesi istenebilmektedir. Bunun yanında boşanma sürecinde ve boşanma sonrasında da herhangi bir süre sınırı olmaksızın kişisel malların iadesi talep edilip ayrıca dava açılabilmektedir. 

Yargıtay  6. Hukuk Dairesi    2013/3222 Esas  ve  2013/14427 Karar Sayılı İlamı;

Kişisel eşyanın iadesi-Alacak

Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı kocanın iş için evden ayrılmasını fırsat bilen davalı-kadının davacıya ait diploma, annesinin mezar tapusu gibi manevi değeri çok yüksek şahsi eşyaları ile maddi değeri de bir hayli yüksek davacıya ait ev eşyası, mücevher ve giyim eşyası niteliğindeki dava dilekçesinde belirttiği eşyaları müşterek evden çıkartarak iki depoya kaldırdığını, mücevherlerin evlendikten sonra veya düğünde davalıya takılan hediye mahiyetinde mallar olmayıp, atadan yadigar ve kıymetli mücevherler olduğunu, davalının bu eşyaları davacıya teslim etmediğini, tarafların boşanma sırasında imzalanan protokole ekli olarak bu malları listelediklerini ve davalının bu eşyaları boşanma sonrasında vermeyi taahhüt ettiğini, ancak halen teslim etmediğini, bir kısım giyim eşyalarının teslim edildiğini, ancak bu eşyalara kesilerek zarar verildiğinin daha sonradan yapılan incelemede anlaşıldığını belirterek, kesilerek ve zarar verilerek teslim edilen eşyaların bedelinin ödenmesine, teslim edilmeyen eşyaların aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 16750 TL bedelinin faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, giyim eşyalarının eksiksiz ve sağlam olarak davacıya avukatının da hazır bulunduğu bir ortamda teslim edildiğini, teslim belgesini de imzaladıklarını, davacının kendisine ait ev eşyalarını boşanma kararı alınmasından önce ayrılık döneminde davalının haberi olmadan Depo Türk’e ait depoya koyduğunu, hatta bunları alırken davalıya ait olanları da kaçırdığını, ancak davacının giyim eşyalarının teslim edildiği gün depoya yazılı talimat verdiğini ve davalının bu şekilde kendi ev eşyalarını teslim alabildiğini, davacının teslim alınmadığını iddia ettiği eşyaların davalıda hiç olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Kural olarak davacı, dava konusu ettiği kişisel eşyaların varlığını ve bunların davalıda kaldığını ispat yükü altındadır.

Olayımızda; Dava dilekçesi ile talep edilip boşanmanın eki niteliğindeki belgede davalı tarafından davacıya iade edileceği belirtilen ve ek bilirkişi raporuna göre depoda bulunan eşya listesinde yer almayan 17 kalem ev eşyasının davalıda bulunmadığı, müşterek konuta getirilmediği davalı tanıkları tarafından beyan edilmişse de protokol ekindeki listede bu eşyaların yer aldığı ve davalı tarafından davacıya teslim edileceğinin belirtildiği ve belgenin davalı tarafından imzalandığı gözetildiğinde, bu eşyaların davalı uhdesinde bulunduğunun yazılı belge ile kanıtlandığının kabulü gerekir. Yazılı belge karşısında tanık beyanlarına itibar edilemez. Bilirkişi raporuna göre depoda bulunan eşya listesinde de bu eşyaların yer almadığı tespit edildiğine göre halen bu eşyaların davalıda bulunduğunun kabulü gerekir. Bu durumda bu eşyaları davacıya iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü davalıdadır. Davalının bu konudaki delilleri toplanıp gerekirse yemin teklif hakkı hatırlatılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacının değerli mücevherlere ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Davalıda kaldığı iddia olunan protokole ekli listede yer almayan mücevher, saat gibi eşyaların davalıda kaldığı ve iade edilmediği hususunu ispatlama yükümlülüğü davacıdadır. Davacı bu durumu tanık beyanlarıyla ispatlayamadığına, yazılı belgesi de bulunmadığına göre delil listesinde yemin deliline dayandığı da gözetilerek belirtilen bu eşyaların davalıda kaldığı ve iade edilmediği hususunda davacıya, davalı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaması da doğru değildir. Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.” şeklinde karar verilmiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
You need to agree with the terms to proceed

Menü