Teminat senetleri günümüzde ticari, ekonomik ve hukuki alanlarda ciddi anlamda önem kazanmıştır. Nitekim ticari ve ekonomik hayatta çok sık kullanılan teminat senetleri konusunda, icra takibine konu edilmeleri halinde belirli sıkıntılar yaşanmaktadır. Teminat, taşınır ya da taşınmaz eşya üzerindeki bir hakkın yahut bir alacağın güvence altına alınması olarak ifade edilmektedir. Teminat senedi ise, tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları şartlara eksiksiz uymalarını sağlamak maksadıyla düzenlenen, ticari güvence yaratmak maksadıyla kullanılan bir belge türüdür. Bunun yanında teminat senetleri, tarafların temel borç ilişkisi kapsamında edimin ifasını güvence altına alması maksadıyla düzenlenen senetlerdir. Bununla birlikte teminat senetleri, sözleşmeye güvence olarak ileri sürülen, sözleşmeye konu olan iş eksik yapılırsa ya da hiç yapılmazsa karşı tarafın zararını tazmin etmek için karşılıklı menfaat ilkesine göre hazırlanmış güvence belgesi niteliğine haizdirler. Dolayısıyla teminat senedi kıymetli evrak niteliği taşıyan belgeler arasında yer almamaktadır ancak sözleşme güvencesi kapsamında iş ve hukuk hayatında oldukça önem arz eden hukuki belgelerdir.

Öte yandan teminat senetlerinin düzenlenmesi konusunda dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır.Bu bağlamda teminat senetlerinde, senedin teminat senedi olduğu açık ve net olarak senet metninde belirtilmelidir. Bunun dışında senede atıf yapılarak, teminat senedine konu olan sözleşme de hazırlanarak senedin teminat senedi olduğunun belirlenebilir olmasının sağlanması gerekir.Teminat senedinde bulunması gereken hususları sıralamak gerekirse;

– Senedin vade kısmına teminat senedidir ibaresi yazılmalıdır.

– Senedin ön yüzüne şu sözleşmeye konu olarak hazırlanmıştır denilmelidir.

– Senedin arka yüzüne hangi konu için teminat senedinin hazırlandığı kısaca özetlenmelidir.

– Özet kısmında “…… anlaşması üzerine bu teminat sözleşmesi hazırlanmıştır, sözleşme konusu tamamlandığında teminat senedinin hükümleri geçersizdir, ciro edilemez” notu  güvenlik açısından önemli olup,  yazılması gereklidir.

– Rakamı yazılmayan, diğer ifadeyle boş senede atılan imzalar borç meydana getirse de yasal değildir. Dolayısıyla tarafların bilgisi halinde doldurulmalıdır. Ayrıca alacaklı, işveren tarafından tutarı boş bırakılan senetler imza için talep edilemez. Zira boş bırakılıp sonradan doldurmak aynı zamanda suç teşkil etmektedir.

Belirtildiği üzere, bahse konu bu hususları barındırmayan senetler ya bono hükmündedir ya da geçersizdir. Dolayısıyla bir senedin teminat senedi vasfına haiz olabilmesi için belirtildiği gibi gerekli hususları bünyesinde barındırması, başka bir ifadeyle ya senet metninde açık olarak teminatın hangi konuda verildiği belirtilmeli veyahut da ayrı bir sözleşme ile söz konusu teminat senedine atıf yapılarak senedin teminat senedi olduğu belirtilmelidir. Diğer türlü telafisi mümkün olmayan neticelerle karşılaşılmaktadır. Bir diğer önemli hususta senet üzerine yazılacak olan “teminattır” ibaresi tek başına senede teminat senedi olma vasfı kazandırmamaktadır. Zira teminat senedidir, devredilemez, ciro edilemez ibareleri tek başına yeterli sayılmamakta hatta hiç yazılmamış olarak kabul edilmektedir. Bu hususta Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere senet üzerinde sadece teminat senedidir ibaresi yer alması ona kambiyo senedi vasfını kaybettirmez. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yakın zamanda vermiş olduğu bir kararında, ticari hayatın tartışılan konularından olan teminat senedinin üzerinde yazan “teminattır” kelimesine ilişkin dikkat çekerek kelimenin, neyin teminatı olduğuna ilişkin bir açıklama belirtilmedikçe, tek başına senedin teminat senedi olduğu anlamına gelmeyeceğine hükmedilmiştir. Söz konusu karar özetle;

Davacı, hakkında başlatılan icra takibine dayanak gösterilen senedin teminat senedi olduğunu bildirmiştir. Takip dayanağı senedin taraflar arasında geçerli olan bayilik sözleşmesinin “Teminat” başlıklı 12. maddesi uyarınca düzenlendiğini ve alacaklıya teslim edildiğini, anılan madde metnindeki bedel, keşideci ve lehtardan da bu durumun anlaşıldığını, ayrıca senedin arka yüzüne “teminattır” şerhinin yer aldığını öne sürmüştür. Senedin teminat maksadıyla boş olarak verildiğini, tanzim ve vade tarihlerinin sonradan doldurulduğunu, senette tahrifat yapıldığını ve bedelinin semeresiz kaldığını ileri sürerek itirazın kabulü ile takibin iptaline ve alacaklının asıl alacağın yüzde 40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ise borçlunun takip konusu senedi düzenleyerek alacaklıya verdiğini kabul ettiğini, senedi geçersiz kılmaya yönelik tüm iddiaların senetle ispatlanması gerektiğini, borçlu tarafın iddiasını ispatlar nitelikte herhangi bir yazılı delil sunmadığını iddia etmiştir. Tüm bu hususların ardından 9. İcra Mahkemesi tarafından takibin iptaline hükmedilmiştir. Akabinde söz konusu kararı davalı avukatı temyiz etmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi neticesinde karar bozulmuştur. Yeniden yapılan yargılamada Mahkeme, ilk kararında direnince bu kez Hukuk Genel Kurulu tarafından takip dayanağı senedin arka yüzünde “Teminat senedidir. Kullanılamaz.” ibaresinin bulunduğu anlaşıldığının vurgulandığı kararda, “Bonoda teminat kaydı var ise de neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kayıt bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir. Hâl böyle olunca, takip konusu bonodaki kaydın senedin kambiyo vasfını etkilemeyeceği, borçlunun teminat senedi olduğuna ilişkin iddiasının alacaklının imzasını taşıyan ve senede açık atıf yapan İİK’nın 169/a maddesinde yazılı belgelerle kanıtlanamadığından, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozulmasına…” şeklinde karar verilmiştir. Yine başka bir kararda;

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 07/11/2017 Tarihli 2017/7826 Esas ve 2017/13768 Karar sayılı İlamında;

“Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan icra takibinde, borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvuruda, sair itirazlarının yanında, takip dayanağı senedin arkasına yazılan kayıt sebebiyle senedin kambiyo vasfı niteliği taşımadığını şarta bağlı olarak verildiğini, anılan senedin teminat senedi olduğunu ileri sürerek, borçlu olunmadığı itirazında bulunulduğu, mahkemece, senet üzerine yazılan teminat ibaresinin senedi teminat senedi haline getirmediği, teminatın neye ilişkin olduğunun da senet üzerine yazılmadığı gibi, senedin teminat olarak verildiğini ispatlayan bir sözleşme de sunulmadığından davanın reddine hükmolunduğu görülmektedir.

İİK’nun 169/a-1. maddesi gereğince; borcun bulunmadığı veya itfa yahut imhal edildiği resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlanmalıdır. HGK’nun 14.03.2001 tarih 2001/12-233 ve 20.06.2001 tarih, 2001/12-496 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK’nun 169/a maddesi uyarınca, belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir. Somut olayda, takip konusu senedin arka yüzünde, “Bu senet teminat senedi olup iş tesliminde hükmü kalmayacaktır. Yalnız işin eksik bir şekilde yapıldığı taktirde resmi mercilere hak kazanacaktır.” ibarelerinin bulunduğu görülmektedir. Bu durumda, senet arkasında yer alan bu beyan ve kayıtlara göre, takip konusu senedin veriliş nedeninin iş teslimi olarak belirtilmiş olması senedin kayıtsız şartsız borç ikrarına havi olması şartını ortadan kaldırdığından senedin kambiyo vasfı taşımadığı ve teminat senedi olduğu anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, senetten doğan alacağın varlığı ve miktarı ile tahsilinin gerekip gerekmediği yargılamayı zorunlu kıldığından İİK’nun 170/a maddesi uyarınca takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.” şeklinde hüküm kurulmuştur.

Ayrıca teminat senetlerinin kambiyo senetlerine konu haciz yoluyla takibe konulması durumunda, borçlu tarafından icra mahkemesine başvuru yapılarak takibe konu senedin teminat senedi olup kambiyo vasfını haiz olmaması sebebi ile takibin iptali talep edilebilmektedir. Bu durumda bahse konu itirazın süresi ise ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün olmaktadır. Sonuç itibariyle, teminat senetleri gerek alacaklı için gerekse de borçlu için farklı sonuçlar meydana getirmektedir. Dolayısıyla geçerli bir teminat senedi alacaklının ikame edeceği bir alacak davasında kuvvetli bir delil olarak göz önüne bulundurulacak ve alacağına kavuşması açısından kolaylık sağlayacaktır. Diğer taraftan borçlu açısından ise, teminat senedinin bağlı olduğu sözleşme delil olarak gösterilerek, kambiyo alacağı vasfında değil, koşulları olan bir anlaşmadan kaynaklanan güvence bedeli olduğu sözleşme, tahsil makbuzları ve faturalarla ispatı mümkün olacaktır. Aynı zamanda borçlu, icra mahkemesine tebliğ tarihinden itibaren beş günlük süresinde şikayet talebinde bulunabileceği gibi ayrıca menfi tespit davası da ikame edilebilecektir.

Av. Begüm Can GÜREL & Stj. Av. İpek MENGİLLLİ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
You need to agree with the terms to proceed

Menü